MHP İstanbul adayı Acar: 2 milyar dolar yatırımla 3. havalimanına gerek kalmaz
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Rasim Acar, İstanbul için hayata geçirmeyi planladığı projelerini anlattı. Şehrin ulaşımından yeşil alanlarına kadar pek çok projesi olduğunu ve İstanbul’u iyi tanıdığını belirten Acar, mevcut iki havalimanı ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Acar, Sabiha Gökçen ve Atatürk Havalimanı’nın pist ve diğer yerleşim planlarında yapılacak düzenlemelerle mevcut kapasitelerini artırmanın mümkün olduğunu ve 3. havalimanına gerek kalmayacağını söyledi.
MHP adayı Acar, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimler ve yürüttükleri kampanya hakkında Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) açıklamalarda bulundu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Şehir Plancısı ünvanıyla mezun olduğunu ifade eden Acar, büyükşehir belediyesi bünyesinde çeşitli bölümlerde görev yaptıktan sonra 13 yıldan bu yana da serbest şehircilik hizmetleri verdiğini anlattı. Şehir, trafik planlama, ulaşım planlaması gibi konularda danışmanlık ve proje hizmetleri sundukların ve şehircilik kavramıyla içi içe olduklarını ifade eden Acar, İstanbul’un geleceğine ilişkin herkesin endişeleri olduğunu ve her geçen gün İstanbul’un yaşanması zor bir kent haline geldiğini söyledi.
Ulaşımın birinci öncelikte olduğunu hatırlatan Acar, “Her yıl nüfusun yüzde 2.2 arttığı ve yüzde 5 oranında trafiğe yeni araç girdiğini düşündüğünüzde bu şehirde aynı oranda yolların, otoparkların, yeşil alanların, park ve bahçelerin, sağlık ve kültürel tesislerin… Biz bunlara sosyal donatı alanları diyoruz, bunların da aynı oranda artması gerekir. Ama bu artmadığı gibi her geçen gün şehirde bunlar azalıyor. Ne demek oluyor bu, daralan şehir her geçen gün zorlaşıyor. Bu yüzden de İstanbullunun yüzü gülmüyor, en temel konu bu.” dedi.
DEPREM ANINDA TOPLANILACAK ALANLAR İMARA AÇILDI
İstanbul’un depreme karşı dayanıklı durumda olmadığını belirten Acar, bu konuda 1999 Marmara Depremi’nden sonra atılan adımların da arkasının gelmediğini kaydetti. Acar, “1999 depreminden sonra İstanbul’da yıkımların yaşandığı, can kayıplarının yaşandığı o ilk infial dönemlerinde bir takım planlama çalışmaları yapıldı. O planlamalarda şehir içinde insanların toplanacağı boş alanlar belirlenmişti. Bu alanlarda deprem konteynerleri kuruldu. Şu an onlarla ilgili bir şey göremiyorsunuz şehir içinde. Bunların hepsi o boş alanlardan kaldırıldı ve o boş alanlar yapılaşmaya açıldı. Şu anda deprem anında insanlarımızın toplanacakları bir alan kalmadı mahallelerimizde. İstanbul dünyanın 122 ülkesinden daha büyük bir nüfusa sahip. Dolayısıyla doğal anlamda, tarihi anlamda bir kültürü ve geçmişi olan manevi ve kutsal bir ruhu olan şehre dokunurken, normal şehirlere dokunurken bir düşünüyorsanız, İstanbul’a dokunurken on düşünmek zorundasınız. İstanbul’un bir ruhu, kimliği olduğunun yöneticiler farkında değiller.” ifadesini kullandı.
İstanbul’un çok hareketli bir şehir olduğunu ve bu hareket potansiyelinin doğru yönetilmesinin çok önemli olduğuna işaret eden Acar, “İstanbul’da günlük 25 milyon hareket yaşanıyor. Kişi başı 1.7 hareketlilik var. Bu çok ciddi bir rakam. Bunun plansız bir şekilde yapıldığında birbirine giren ve karmaşık bir sistem düşünün. Ulaşımı bir sistem, planlama ve yönetim sorunu olduğunu kavramak lazım. İstanbul gibi şehirlerarası ve milletler arası trafiği içinde tutan bir şehir, ciddi anlamda sadece bir şehir içi ölçeğinde planlama yapılarak çözülemez. Hala ulusal ölçekte bir ulaşım planlaması yapılmıyor. Bölge ulaşım planlaması da yapılmıyor. İstanbul’un şehir içi trafiğini bunlardan bağımsız düşünemeyiz. O sebeple belediye başkanı olduğum gün öncelikli olarak bu planların yapılması noktasında irademi koyacağım ve kendi ekibimizle birlikte üzerimize düşeni fazlasıyla yapacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Acar’ın üzerinde durduğu konulardan biri de İstanbul’daki imar planları ile ilgili oldu. Noktasal bazdaki imar planlarının bütünsel imar planlarını bozduğunu belirten Acar, bu planların şehrin ve nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaz hale geldiğini anlattı. Bunu aşmak için yapı yoğunluğu getiren projelerden uzak durulması gerektiğini söyleyen Acar, “AVM ve yoğunluk getiren tesislerin yapılması, planlı ve programlı gidilen süreçte planın hükmünü ve geçerliliğini ve sağlığını kaybettiriyor. Noktasal çözümler ve noktasal plan değişiklikleri ile uğraşmak yerine planları 5 bin ve bin ölçekte vatandaşlarımızın da imar haklarını gasp etmeden sağlıklı bir şekilde, şehrin gelecekteki ihtiyaçlarına da cevap verebilir şekilde tekrardan planlamasını yapacağız.” şeklinde konuştu.
KANAL İSTANBUL MÜMKÜN DEĞİL
Acar, “İstanbul’un kimliği ve ruhuna göre İstanbul’un yüksekliklerinin ve bina boyutlarının insancıl olması gerekiyor. Mesela çılgın proje kavramını ciddi manada eleştiriyorum. İstanbul’a hiçbir şekilde çılgınlık yapamazsınız, İstanbul’u bir bebek gibi korumak zorundasınız. İstanbul’un doğal ve silüet değerleri korunmak zorundadır. Bu silüet o kadar ciddi anlamda tahrip edildi ki, geçmişten günümüze gelen silüet değerleri tahrip edildi, her geçen gün de bu baskı şehrin üzerinde daha da artıyor. Yapılacak her projeyi insan ölçeğinde ve bu şehre yakışır biçimde yapmak zorundayız” dedi.
Acar, konuşmasının devamında “Kanal İstanbul Projesi mümkün değil, olamaz. Kanalın İstanbul’un doğal ve kültürel eşiklerine, potansiyeline, değerlerine aykırı olduğunu düşünüyorum. İstanbul Boğazı gibi bir boğaz yapmak haşa kimsenin haddine değil. Siz milyonlarca yıllık toprağın alışkanlıklarını çevre değerlerini, florasını bir tarafa bırakıyorsunuz ve bunu bozup tekrardan o toprağın, o topografyanın yeniden yer tutmasını bekliyorsunuz. Bu, bu kadar süre içinde mümkün değil. İstanbul bunu kaldırmaz, özellikle ÇED raporlamaları konusunda ciddi zafiyetler yaşıyoruz. Yalan yanlış şeyler yapılıyor. Özellikle Kanal İstanbul, 3. Havalimanı ve 3. Köprü dediğimiz saha nedense İstanbul için en önemli saha. Ormanlar ve içme suyu havzalarını üzerinde bulunduran bir yer. Bu alanlarda hiçbir şekilde bu türde büyük çılgınlıklar yapmamalıyız. Bunları İstanbul için en büyük tehdit ve ben daha ciddi olarak ihanet olarak görüyorum.” dedi.
MEVCUT HAVALİMANLARINA İKİ MİLYAR DOLARLIK YATIRIM 3.HAVALİMANINI ORTADAN KALDIRIR
Havalimanı ile ilgili İstanbul’da bir ihtiyaç bulunduğunu ancak bu ihtiyacın yeteri kadar sorgulanmadığını söyleyen Acar, Londra’daki bir havalimanı ile İstanbul’daki havalimanının hemen hemen eş değer büyüklüklere sahip olduğunu ancak Londra’daki havalimanı’nın İstanbul’dakinden iki kat daha fazla yolcu sirkülasyonunu karşıladığını kaydetti. Acar, “Oradaki havalimanı 65-70 milyon yolcu kapasitesi ile sorunsuz saat gibi çalışırken aynı büyüklükteki İstanbul havalimanı 25-30 milyon yolcu kapasitesi ile neden çalıştırılamıyor. Çünkü planlama ve işletme problemi var. Özellikle pist planlamalarında hatalar var. İstanbul’daki iki havalimanına birer milyar dolarlık yatırım yapılarak iki havalimanının yolcu kapasitesini 200 milyon yolcuya çıkarıyoruz. Yani 3. Havalimanını yapmadan bu ihtiyacımızı mevcut havalimanlarına yapılacak yatırımlarla karşılayabiliyoruz. Hatta bu iki milyar doları bir havalimanının işletme süresini uzatarak karşılayabilirsiniz.” dedi.
Parti olarak yatırımın karşısında olmadıklarını, yatırım önemsediklerini belirten Acar, milletin parasını harcarken aylarca düşünülmesi gerektiğini hatırlattı.
HABER YAYMA MECRALARININ ÖNÜNÜ KESİYOR
Acar, son dönemde hükümetin başta internet düzenlemesi ve diğer konulardaki düzenlemelerine ilişkin de eleştiriler yöneltti. Konunun demokratikleşme ile ilgili olduğunun altını çizen Acar, “Sayın Başbakan, son yıllarda açığa çıkan yolsuzluklar ve kurumsallaştırılmış usulsüzlükler konusunda demokrasinin temel taşı olan medya, sivil toplum kuruluşları ve bilişim teknolojileri konusunda tahakküm altında tutmaya çalışıyor. Bunlar üzerinde kuracağı her tahakküm ülkemizdeki demokrasinin gelişmesi önünde tehdittir. Kendisinin demokratik yollarla ayakta kalmasının mümkün olmadığını anladığı anda bütün insanımızın haber alma özgürlüğünü kısıtlayacak ve kendisinin bütün yolsuzluklarını ve usulsüzlüklerini ortaya çıkarabilecek mecraları gölgelemeye başladı. Bunu kanunlar aracılığıyla bir gecelik düzenlemelerle yaptı. İnterneti yasaklıyor, çünkü kendisi yolsuzluklar hakkındaki bütün haberler bu internet üzerinden yayılıyor. Medya üzerinde yıllardır, ciddi baskılar, tehditler, şantajlar ve tahakkümler var. Bunu gerek maliye üzerinden gerekse polis aracılığıyla gerek yargı baskısıyla cezaevi baskısıyla yapıyor. İnsanımızı mesleğini yapamaz hale getiriyor. Şu an iktidarın kavga etmediği, çatışmadığı, baskı altında tutmadığı hiçbir meslek grubu kalmadı.” dedi. Acar, “Sayın Başbakan demokratik koşullarla gelmiştir ve demokrasinin işlemesinin önüne geçmemelidir. Demokratik koşullarla da insanların kendisine sandıkta teşekkür edip müsaade vereceğini kabul etmelidir.” ifadesini kullandı.
Acar, paralel yapı iddialarıyla ilgili olarak da “Başbakan toplumun hangi kesimi olursa olsun karşısında durduğu, eleştirdiği her konuyu dış güçlere, olmayan bir takım kurumlara, olmayan bir takım güçlere atfediyor ve paravan bir takım etiketlerle sorumluluğu kendi üzerinden atıyor. Bütün yaşanılanların sorumluluğu Başbakan’dır. Özelikle yargının, kadrolaşmanın üzerinde oynadığı oyunlar, yıllardır kendisin kurduğu düzendir. Bütün meslek grupları, toplumun her kesimi fişleniyor. Kendisinin aleyhine konuşabilecek ne kadar kişi varsa onları tespit edip fişliyor. Bunların haber yayma mecralarının da önünü kesiyor.” şeklinde konuştu.
İstanbul Belediyesi’ni demokratik ve şeffaf bir modelle yöneteceğini söyleyen Acar, “Belediye meclis toplantılarını canlı yayınla yayınlıyorum. Belediye meclisini en az 3 bin kişinin izleyebileceği bir salona alıyorum. Ayrıca belediyedeki ihtisas komisyonlarının kapılarını sonuna kadar açıyorum. Şeffaf ve katılımcı bir şekilde belediyeyi yönetiyorum. Bütün planlama, projelendirme, yatırım, ihale ile belediyenin verip aldığı bütün hizmetleri kurumsallaştırıyorum. Babam da başvursa aynı süreci izleyecek vatandaşımız Ahmet amca da başvursa aynı süreci izleyecek. Hiçbir istismara açık kapı bırakmayacağım.” diye konuştu.