Karakaya: Tabanvayla kazanacağım!

Tabanvayla kazanacagim-mMHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Mevlüt Karakaya evinin kapılarını YENİÇAĞ’a açtı. Ailesi onu, o da anket şirketleri ve medya yöneticilerinin skandal itiraflarını anlattı
Dört gün geçirdim MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Mevlüt Karakaya’yla. Keçiören’de anaların dualarını aldı, Bağlum’da mahalleliyle kaynaştı, Mühye’de köylüyle dertleşti, gençlerle anlaştı, taksi duraklarına uğradı, seçim büroları açtı, önde Mehter Çankaya’yı dolaştı… Velsahıl hayatımda gördüğüm en yürüyen adamdı!

– Ayak dayanır mı buna?
Vallahi ayaklarım şişti. Beş milyon insan yaşıyor ve günde beş-on kilometre yürüyerek onlara ulaşmaya çalışıyorsunuz. Kapı kapı dolaşıyorsunuz. Birileri de bastırıyor parayı ‘beni şu kadar göster’, ‘ondan üç puan al, şuna ver’…

Damarına bastık galiba. Dakika bir, “ah” bin:
“Biraz vicdan… Aylardır her gün saatlerce yürüyorum, evde tuzlu sulara koyuyorum ayaklarımı, sonra biri çıkıp ’Ya Başkanım hiç görünmüyorsun’ deyiveriyor. Niye? Çünkü yoksun ekranda! Ben ciddi bir emekle vatandaşın kafasına girmeye çalışırken, öbür taraf direk damardan veriyor. Bas bas bağırıyorsun ‘Ya vallahi öyle değil, billahi öyle değil…’ Onlar televizyondan bir kerede milyonlara seslenirken, ben yürüyerek kaç kişiye anlatabilirim ki bunu!”

MHP 28-30 BANDINDA

– Karamsar gibisiniz…

Aksine, ben “tabanvay” la da olsa bu yarışı kazanacağım. Mevlana’nın bir sözü var “Sen neyin peşindeysen osun… Zulmün peşindeysen zalim; doğrunun peşindeysen galip”. Biz doğrunun peşindeyiz ve galip olacağız. Ama haksızlıklar üzüyor. Tesellimiz, “Niye MHP’nin sesi çıkmıyor” diyenlerin, sesimizin ambargoyla kesildiğini görmesi.

– O medya yöneticileriyle görüştünüz bildiğim kadarıyla…
Görüştüm. “Haklısınız” diyorlar, “Ankara’da güçlü de olabilirsiniz ama bize çizilen çerçevenin dışına çıkamayız.” Yukarıdan aranmaktan, “Alo” dan korkuyorlar. Biz hiç oran açıklamayız ama çarpıtma anlaşılsın diye söylüyorum şu anda 28-30 bandındayız. Kesin bilgi. Anket şirketleriyle konuşuyoruz, “MHP bizde de 25-30 bandında ama açıklayamayız” diyorlar.

YEDİ CEDDİM ANKARALI…

Karakaya’yla ilgili en büyük sıkıntı, iki dedikodusunu yapıp açığını anlatacak kimsenin çıkmaması! Taraftarı olmayanlar bile “İyi adam ama…” diye giriyor söze. “Ama” ne?

“Ama tanınmıyor… Ama zayıf aday…”

Karakaya da bu “ama” ların farkında:
“Neye göre, kime göre tanınmayan aday? 2009’da adayımız sahaya indiğinde tanınma oranı yüzde1.8’di. Benim yüzde 12’ydi. Metropollerde kimsenin herkes tarafından aynı derecede tanınma ihtimali yok. Son iki seçimde milletvekili adayıydım, bölgemde tanınıyorum. 27 yıl hocalık yaptım; üç büyük üniversitede ve eşzamanlı. Kitaplarımla mezun olan öğrenci sayısı 200 binden fazla. 4 yıl Toprak Mahsulleri Ofisi genel müdürlüğünü yaptım; kırsaldakiler tanıyor. Doğma büyüme Ankaralıyım; yedi ceddim burada…”
Doğru nereye gitsek bir dayı oğlu, teyze kızı, yenge çıktı karşımıza. “Sülalesi oy verse yeter” algısı oluşuyor insanda! Ayrıca 140 gündür “sahada” ;
“Metropollerde “tanınmak” bir resim, bir isim. Tüm ilçeleri dolaştık; 26 kilometrekarelik alan. Aynı yerleri ikinciye turluyorum. Dört ayda olumsuz bir şey bulamayıp “tanınmıyor ama iyi adam” demeye başladıklarına göre iyi adam olduğumuzu anlayacak kadar tanımışlar!”

– “MHP üç büyük şehirde yarışta yok” gibi bir algı oluştu…
MHP Ankara’da yarışıyor ve Ankara’yı alacak! Almamamız için çok ciddi bir hata yapmamız lazım… Herkesin oyuna talibim. Sol seçmenle karşılaştığımda “Gökçek gitsin” diyor. Ama “Gökçek gitsin” diyen MHP’li seçmen de var, AKP’li seçmen de var. Ankaralı beni projelerim ve insan, canlı, üretim merkezli yönetim anlayışımdan dolayı seçsin isterim. Kaynak projesi açıklayan tek aday benim; diğerleri harcama projeleri sunuyorlar. Ankara’nın bütçesi eski parayla yuvarlak hesap 7 katrilyon. Otoparktan, imardan, hafriyattan vs. bütçesi kadar da rant üretiyor; 14 katrilyon!

– Zenginsiniz yani!
Evet Ankara zengin ama Ankaralı fakir. Siteler’i ziyaret ettim. Ben butik üretim biçimleriyle dünya pazarına açılabileceklerini anlatırken esnafın biri “Başkanım” dedi, “Başkan olduğunuzda sanayinin tuvaletini yapacak mısınız?” Daha en temel sorunlarını halledememiş bir başkent!

– Varlık içinde yokluk…
Evet çünkü şehir ranta kurban edilmiş. Çukurambar’a bakın; Eskişehir yoluyla, Konya yolunun bağlantı noktasında 45’er katlı onlarca kule. On katı da yerin dibine gidiyor. 1+1 daire 1 trilyon. İmardan doğan rant 4.5-5 katrilyon. Oralardaki gecekondu sahiplerine Sincan’dan, Etimesgut’tan daire, iki elin parmaklarını geçmeyecek insana da o devasa kuleleri verdiler!

– Ya şehrin diğer sorunları?
Rant sorununu çözünce zincirleme biçimde hepsi düzeliyor. Altyapıyı düşünmeden, iki yolun bağlantı alanına öyle bir yoğunluk verirsen ne olur? İki yolun trafiği de tıkanır. Trafik sorununun arkasında rant var. Trafik tıkanınca ne olur? ODTÜ’den baypasla yol geçirirsin, doğal hayatı katledersin. Çevre sorununun arkasında rant var. Neden Ankara belli akslar üzerinde değil yağ lekesi tipinde büyüyor? Çünkü böyle büyüme asfalt gerektirir, tekerlekli ulaşım gerektirir. Buyur rant! Niye Ankara’nın ana ulaşım planı yok? Gökçek kendi söylüyor “elimi-kolumu bağlıyor” diye. Plan olursa kafana göre yol yapamazsın. Niye Ankara’nın master imar planı yok, açık alan planı yok? Çünkü o zaman rant eksenli yapılaşamazsın. Başkan olur olmaz ilk iş bu planları açıklayacağım.
– Bu “düzen” den beslenenleri ürkütmüyor mu tavrınız?
Ankara’da 400 bin aile yardım almadan geçinemiyor. Ve evet ürküyorlar, ilk soruları “yardımı kesecek misin?” Bu yardımın katrilyonluk bütçedeki karşılığı 158 milyon. Yardımı kesmeyeceğim, Ankara’nın rantını Ankaralılara dağıtacağım, gerekirse yardımı arttıracağım.

– Gökçek’in projenizi kopyaladığı doğru mu?
“Boğaz Projesi” bir farkla bizim 4 ay önce açıkladığımız İmrahor Vadi projemizin aynısı.

– Nedir o fark?
Biz Ankara’nın tek bakir vadisini koruyarak şehre nefes aldıracak, Ankaralı’nın ‘Allah razı olsun’ diyeceği, yeşil bir gerdanlık olarak tasarlamıştık, Gökçek versiyonunda yapılaşmaya açılmış.

ADAYLARA ÇAĞRI…

Karakaya’nın rakiplerine yaptığı çağrıyla noktalanıyor sohbetimiz:
“Bütün adaylar bir meydanda toplanalım. Canlı yayında, Ankara’yı, geleceğini, potansiyellerini, onları nasıl harekete geçireceğimizi anlatalım. Ankaralı da gelsin, buna göre karar versin. Bu medya için de geçerli; demokrasiyi savunuyorsanız niye Ankara’da üçlü yarıştan rahatsızsınız?”

– Çağrınız karşılık bulmazsa ne yapacaksınız?
Ben üç koltuk alıp çağrı yaptığım yere koyacağım. Birine kendim oturacağım, diğer ikisine ister gelip otururlar, ister boş bırakırlar. Başkan olduğumda da orayı, benim gibi önü kapatılan, hakkı gasp edilenlerin söz söyleyecek yeri olsun diye “Demokrasi Parkı” yapacağım.

“Benim babam vicdanlıdır”

Kampanyanın beyin takımı da var ama bu röportajda gönül takımıyla tanıştırdı Karakaya bizi: ailesi! Kürsüden gülümsemekle, mutlu aile pozu vermekle sınırlı değil destekleri; toplantılarda konuşuyorlar, esnafı geziyorlar, broşür dağıtıyorlar, hatta gizli gizli gece “afişe çıkıyor” muş evin en genci! Ondan başlayalım:

Alp Burak 25 yaşında. Ankara Üniversitesi Ziraat Mühendisliği öğrencisi. “Niye babanı seçsin Ankaralılar?” diye soruyorum. Cevap net:
“Çünkü babam çok dürüst ve başarılı.” Gül Kadriye Gazi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler’de de doktora öğrencisi. Mevlüt Karakaya deyince ilk söylediği “vicdan”. Ona göre babasının şifreleri liseden kalma şu anıda gizli:
“Babam TMO Genel Müdürü’ydü. Dershane çıkışı yanına uğradım. İşinin bitmesini beklerken test çözüyordum. Masada TMO’nun kalemleri vardı. Babam yanıma geldi ve ’O kalemi sakın eve götürme’dedi. ’Neden’dedim. ’Çünkü devletin malı’dedi. Mesele o kalemi götürüp götürmemek değil; devletin malına göz dikmemek. Haramla helali kavratmak. Seçildiğinde belki biz birlikte zaman geçirme şansını kaybedeceğiz ama Ankara kazanacak…”

Bu da evin seçim hali:
“Gece babam gelene kadar bekliyoruz. Önce ’Babacığım sen şöyle otur’diye rahatlatıyoruz, sonra ’söyleceklerimiz var’kısmına geçiyoruz. Seçmenin iletmemizi istedikleri oluyor, öneriler, eleştiriler… Gün boyu aldığımız notları paylaşıyoruz. Babam istişareye çok açıktır;günü değerlendiriyoruz. Okuması gereken metinler oluyor, ben yüksek sesle onları okuyorum, dinlenme saatinde aradan çıkmış oluyor…”

Gözleri parlıyor Gül’ün babasını anlatırken:
“O hep en iyisini yapana kadar çalıştı. Ve hiç yorulmadı; yorulduysa da biz bilmiyoruz, çünkü şikayetçi olmadı.”
Ve damat bey… Karakaya “ikinci oğlum” diye tanıştırıyor Kerem’i. Bankacı, aynı zamanda Başkent Üniversitesi’nde doktora öğrencisi. Ailenin en yeni üyesinden dinleyelim; Karakaya yakışır mı Ankara’ya:
“Babam, adam gibi adam. İki senedir ailenin içindeyim; bir tek tutarsız lafını, ’acaba’dediğim tarafını görmedim. Diğer adaylarla kıyasladığımda uçurum kadar kalite farkı var. Bugüne kadar kimle konuştuysam bana ’ne kadar şanslı olduğumu’söyledi. İnşallah Ankara da bu şansı yakalar.”

30 MART KADINLARIN ZAFERİ OLACAK

Genelde “başarılı erkeğin arkasındaki gizli kahraman” diye sunulur kadın ama Serpil hanım açık kahraman. Evinden, halinden, tavrından ve tabii mutfaktan gelen mis kokulardan belli tipik Türk kadını. Becerikli, mütevazi, şefkatli. Pek hoşsohbet ama mahcuplaşıyor yanınca kayıt düğmesi.

– Eee nasıl bilirsiniz 30 yıllık eşinizi?
“Biz erken evlendik, Mevlüt Bey, çocuklar hep birlikte büyüdük. Buna rağmen sadece bu evin değil, dost-akrabanın da koruyanıdır. Kol kanat germe, dara düşene koşma özelliği vardır. Babamız sağdır ama biz Mevlüt Bey’e ‘Karakayaların babası’ deriz. Çok iyi bir eştir; iyi babadır. Disiplinlidir ama müdahaleci değildir. Çok iyi yöneticidir, iyi hocadır, iyi bürokrattır. Kızım söyledi;her şeyden önce vicdan sahibidir, adaletlidir. Ve duygusaldır; özellikle gençler ve yaşlılar söz konusu olduğunda…”
– Seçim gezilerinden biliyorum; gizlemeyelim lütfen milletten güzel sesini!
“Evet” diyor tebessümle; “sesi güzeldir.”
Tüyo yine Gül’den:
“Yolculuklarda annemle birlikte söylerler.”
– Hangi türkü?
Yeşil Ördek… Kısa süre önce Cemal abimiz vefat etti; “Cemalım…” diye gidiyor ya sözleri, çok etkiler o bizi.
Serpil Hanım’ın dikkat çektiği konu önemli:
“Kadın Kolları, MYK’nın kadın üyeleri, Mevlüt Karakaya Gönüllüleri… Hepsi sahadalar, çok çalışıyorlar. 30 Mart kadınların zaferi olacak…”

“EN”lerin adamı

Bala’ya bağlı Çavuşlu’da doğmuş bir “köy çocuğu” Karakaya. 31 yaşında doçent, 37 yaşında profesör olmuş. Yazdıkları ders kitabı olarak okutuluyor. İktisatçı, Finansçı, Mali Müşavir, Denetmen. 1999’da “kamudaki en genç KİT Genel Müdürü” . 2000’de “Yılın Kamu Yöneticisi”. 2002’de “Yılın Bürokratı”. 2003’de “En Başarılı KİT Yöneticisi” . 2011’den bu yana MHP’nin Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.

– Sahi, nereden çıktı bu belediye başkan adaylığı?
Geçen yıl, Mahalli İdarelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sadir Durmaz’ın teklifiyle “MHP Belediyecilik Vizyon Belgesi” hazırladık. Üniversitelerden uzmanlar, tecrübeli belediye başkanları ve konuyla ilgili kamu görevlileri…
7-8 aylık bir çalışmaydı. Akademisyen olarak ben de katıldım. “Üretken Belediyecilik, Bütüncül Yaklaşım, Birlikte Yönetim” vizyonunu oluşturduğumuz o süreçte farkında olmadan belediyeciliğe hazırlanmışım.

– Teklif mi geldi?
“Ankara Büyükşehir Adayı kim olacak” çok tartışılıyordu. Birçok isimle birlikte benim de adım geçiyordu. Sorular başladı. Bunları Genel Başkanımıza aktardığımda “Siyasetin içindesin, her yerde görev verilebilir” dedi. Konu bir süre muallakta kaldı. Bu siyaset. Belli şeyler olgunlaşmadan ortaya çıkmak doğru değil. Sonuç alacağımız inancı oluşunca, Genel Başkanımız ilan etti.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.