Belediye Başkanlığı Seçimlerinde Aday Etkisi
Belediye başkanlığı seçimi iktidar ve ana muhalefet partilerinin ağırlıklarının hem sürdürülebildiği, hem de yitirilebildiği seçimler olarak tanımlanabilir.
Sezgin TÜZÜN
İstanbul – BİA Haber Merkezi 19 Ağustos 2013, Pazartesi 00:00
2014 Yerel Yönetim seçimlerinde Büyükşehir, il-ilçe merkezleri ve belde belediye başkanları seçilecek.
Bu yazıda, belde belediye başkanlığı seçimleri konu dışında bırakılarak 957 il – ilçe merkezindeki belediye başkanlığı seçimlerinde partilerin ve/ya da adayların sonuca etkisi, geçmiş üç seçimin (2007 / 2009 / 2011) sonuçlarından hareketle değerlendirilecek.
Bildiğiniz gibi 1999 seçimleri, yerel ve genel seçimlerin birlikte yapıldığı ve sandık başına giden seçmenin aynı anda hem Belediye Başkanlığı hem de Milletvekilliği seçimleri için oy kullandıkları bir seçim olarak yaşandı.” İşte bu seçimlerde “Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile İlçe Belediye Başkanlığı seçimlerinde seçmenlerin yüzde 1,4’ü ile yüzde 19,3’ü arasında değişen bir kesimi, örneğin ilçe de A partisinin adayına oy verirken, Büyükşehir’de B partisinin adayına ya da tam tersine oy verdiği ölçülmüştür. Söz konusu tercih farklılaşması belediye başkanlığı seçimi ile milletvekilliği seçimi arasında olunca, bu oranlar seçmenlerin yüzde 7,3’ü ile 29,1’e yükseliyor. Bu da; milletvekilliği seçiminden hareketle belediye başkanlığı seçimine ilişkin tahminde bulunmanın güçlüğüne kaynaklık ediyor.”
2007 ve 2011 seçimleri genel milletvekili seçimleri iken, 2009 seçimi bir yerel yönetim seçimidir. Dolayısıyla bu iki grup seçim bir birleriyle tam karşılaştırılabilir seçimler değil. Ama 2007 ve 2011 seçimlerinden hareketle 957 il – ilçe merkezinde tek tek tüm partilerin ortalama oy düzeyleri saptanabilir.
Her partinin her ayrı yerleşim biriminde aldığı ortalama oyun yüzde 10 fazlası ya da eksiği, her bir partinin söz konusu yerleşim yerindeki parti oyu düzeyini verecektir. Dolayısıyla 2009 yerel yönetim seçimlerin her hangi bir partinin adayı incelemeye konu olan yerleşim biriminde kendi partisinin oy düzeyinin altındaysa seçilen adayın partisi açısından seçime etkisi negatif, üstündeyse pozitif olacaktır. Diyelim, her hangi bir partinin adayı, aday gösterildiği yerleşim biriminde ya partisinin oyunu yükseltecek yani pozitif aday etkisinden söz edilebilecek, ya da tersi gerçekleşecek ve negatif aday etkisi ortaya çıkacaktır*.
Eğer her hangi bir partinin adayı söz konusu yerleşim yeri için adayı olduğu partinin oy ortalaması kadar oy alabiliyorsa, bu durumda o yerleşim yeri ve parti için aday etkisinden söz edilemez. Bu; seçimdeki adayın değil, parti etkisinin bir göstergesidir.
957 il – ilçe merkezinde 2009’da yapılan yerel yönetim seçimlerinde belediyelerin yüzde 40’ında adaylar, yüzde 60’ında ise partiler öne çıkmıştır. Belediye başkanlığı seçimlerinde adayların değil de partilerin öne çıktığı yerleşim yerlerinin bir bölümünde aday etkisi öne çıkmazken (% 33) diğer bölümünde ise (% 27) negatif aday etkisi ağırlık kazanmıştır. Ve bazı partiler için seçimde adayları oy kaybına neden olsa da il – ilçe merkezlerinin yaklaşık dörtte birinde (% 27) bu partilerin yine de seçimi kazandığı görülmüştü.
Adayların kazandırdığı belediye başkanlıkları
Belediye başkanlığı seçimleri için tercih edilen aday kavramı, parti ve seçmenler açısından iki özelliği birlikte taşıması gereken kişiyi tanımlar. Bu adaylar, adayı oldukları partinin seçmenleri tarafından benimsenip-desteklendikleri gibi, rakip partilerin seçmenlerince de benimsenip-desteklenmeliler ki, seçimlerde hem aday olduğu partinin seçmeni hem de rakip partilerin seçmenleri o adaya belediye başkanlığı için oy verebilsin. 2009 yerel yönetim seçimlerinde 957 il – ilçe merkezi belediye başkanlığı seçiminde 383 belediye başkanı (il – ilçe merkezlerinin % 40’ı) aday oldukları yerleşim yerinde partilerinin aldığı oy oranının üstünde oy almayı başararak seçimi hem kendileri hem de partileri için kazandırdılar.
2009 seçimlerinde aday etkisiyle kazanılan belediye başkanlıklarının partilere dağılımı ilginç bir yapı sergiliyor. Tablonun ilk gösterdiği sonuç; bağımsız adayların kendi başlarına belediye başkanı olarak seçilme şanslarının (% 4,18) düşük olduğudur. Buna karşın söz konusu yerleşim yerinin birinci partisi olmasa bile arkasına parti desteği alabilen tercih edilen adaylar seçilme şanslarını azımsanamayacak ölçüde arttırmış oluyorlar.
MHP yaptığı aday tercihleriyle en çok belediye başkanlığı kazanan parti görünümünde. Onu CHP ve AKP izliyor. Bu iki parti ana muhalefet ve iktidar partileri olarak en yüksek oy düzeyine sahip partiler. Bu nedenle olsa gerek; söz konusu partiler için, kendi gerçek ağırlıklarından çok daha düşük oranda aday tercihi parti tercihinin önüne geçebiliyor. Buna karşın, genel milletvekili seçimlerinde yüzde 10 seçim barajını bile aşamayan küçük partilerin adayları nedeniyle kazandıkları belediye başkanlığı oranı, aday öncelikli belediyeler içinde yüzde 25’lik bir ağırlığa ulaşıyor. Bir başka deyişle milletvekili seçimlerinde genel barajın yok ettiği partiler, yerel yönetim seçimlerinde adaylarıyla iktidar ve ana muhalefet partilerine rakip olabiliyor.
Belediye başkanlığı seçiminde parti etkisi
Belediye başkanlığı seçimi iktidar ve ana muhalefet partilerinin ağırlıklarının hem sürdürülebildiği, hem de yitirilebildiği seçimler olarak tanımlanabilir. Belediye başkanlığı seçimlerinin bu etkisi, yerleşim birimi bağlamında tek bir adayın seçilmesi ve de seçimde aday niteliğinin önem kazanmasıyla açıklanabilir.
Bu olgunun yansıması açısından en güzel örnek aşağıdaki tablodan da görülebildiği gibi, -seçim barajını bile aşma şansı olmayan- küçük partilerin ve bağımsızların kazandığı belediye başkanlıklarının aday etkisinin pozitif olduğu gruptan kazanılmış olması ve bu kesim içerisinde söz konusu grubun yüzde 25’lik bir ağırlıkla (100/383) temsil edilebiliyor oluşudur.
Aday Etkisi
AKP 2009 yerel yönetim seçimlerinde 957 il – ilçe merkezi belediye başkanlığı seçiminde 482 belediye başkanlığı kazanırken, seçimi kazandığı yerlerin yarısında (239 / 482) adayı nedeniyle oy kaybına uğramış bir parti görünümü veriyor. Aslında bu bir zamanların, “odunu aday yapsam seçilir / aday yerine ceketimi assam kazanır” yaklaşımını anımsatıyor olsa da, 1989 – 1991 seçimleri süreci akla getirilince, iktidar açısından 2014 seçimlerinin pek de çantada keklik olmadığını düşündürüyor.
CHP ile DTP** belediye başkanlığı seçimlerinde, aday belirleme konusunda iktidardan daha iyi konumda görünüyor olsalar da, bu partiler belediye başkanlığı seçimlerinde aday belirlemedeki başarısı açısından MHP’nin yanına bile yaklaşamıyorlar.
Aday etkisinin minimize edilmesi bakımından iktidarın en büyük avantajı seçimlerde pozitif aday etkisinin belediye seçim yerleri toplamının yüzde kırkı ile sınırlı kalması. Dolayısıyla bu durum, yerleşim birimlerinin yüzde altmışında iktidarın çok büyük bir ağırlıkla şansını sürdürmesine imkan tanımış oluyor.
Sonuç yerine
2014 yerel yönetim seçimlerinde yeni Büyükşehir düzenlemeleriyle birlikte, seçim sürecini etkileyecek üç önemli nokta var.
* Bunlardan ilki belediye başkanlığı seçim sınırlarının büyümesi nedeniyle daha iktidar partisi ağırlıklı bir seçmen kitlesinin yeni belediye başkanlığı seçimlerinde oy kullanacak olması.
* İkincisi, kırsal kesim seçmeninin parti aday tercih hareketliliğinin kentsel kesim seçmenine göre çok daha düşük oluşu.
* Üçüncüsü ise, her parti tarafından belirlenecek adayların kendi parti desteğinin yanı sıra diğer parti seçmenlerinin de desteğini alabilecek niteliklerde belirlenmesi.
Bu etmenlerden ilk ikisi iktidara, üçüncüsü ise daha çok muhalefet partilerine yarayabilecek sonuçlar doğurmaya uygun görünüyor.