Avrupa Konseyinin çifte standardına Türkiye’den tepki
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (YBYK) Ulusal Heyet Başkanı ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, İngiliz Raportör Andrew Dawson’ın terör suçlamalarıyla görevden alınan belediye başkanları hakkında yaptığı açıklamalara ilişkin, “Türkiye Cumhuriyeti bağımsız ve egemen bir devlettir. İmzaladığımız uluslararası anlaşmalar, anayasamız gereği bağlayıcıdır. Avrupa özerklik şartının imzaladığımız ve imzalamadığımız maddeleri bellidir.” dedi.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre Büyükakın, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi İzleme Komitesi toplantısına yeni tip koronavirüs (Kovid-19) süreci dolayısıyla online katıldı.
Toplantıda, Avrupa ülkelerinde yerel yönetimlerin durumu ve yapılan son reformlar ele alındı.
Türkiye ile ilgili gündem maddesine gelindiğinde Avrupa Venedik Komisyonu tarafından hazırlanan rapor masaya yatırıldı.
İngiliz Raportör Andrew Dawson’ın terör suçlamalarıyla görevden alınan belediye başkanları hakkında yaptığı açıklamalar karşısında söz alan Büyükakın, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı çifte standarda değindi.
Raportörlerin değerlendirmeleri ve sundukları rapor üzerine konuşan Büyükakın, şunları kaydetti:
“Yerel ve bölgesel yönetimler konseyi komiteleri tarafından hazırlanan raporların sınırlarını ne çizer? Sizlerin de açıkça bildiği üzere bu Avrupa özerklik şartıdır. Ne var ki zaman zaman hazırlanan raporlarda, özerklik şartının çizdiği sınırların dışına çıkıldığını üzülerek görmekteyiz. Dahası bu yaklaşım hatası, Avrupa Birliği’nin merkez ülkelerinden çevre ülkelerine doğru gidildikçe daha da artmakta, hele hele söz konusu Türkiye olunca diplomatik nezaket sınırları zorlanmakta ve hatta bazen fazlasıyla aşılmaktadır.”
“Yürütmenin yetkili organlarınca görevlerinden uzaklaştırılabilirler”
Büyükakın, 2019 yerel seçimleri sonrasında Yüksek Seçim Kurulu kararıyla bazı belediye başkanlarına mazbata verilmemesi ve yine İçişleri Bakanlığının kararıyla bazı belediye başkanlarının görevden alınması üzerine hazırlanan Venedik komisyonu raporunu müzakere ettiklerini belirtti.
Avrupa özerklik şartına vurgu yapan Büyükakın, şunları kaydetti:
“Sizlere sormak istiyorum, acaba Avrupa özerklik şartı bu konuda nasıl bir düzenleme getiriyor? Sizlerin de bildiği üzere cevap çok açık. Anayasal ve yasal düzenleme arıyor. Değerli komite üyelerine, altını bir kez daha çizerek hatırlatmak istiyorum. Türkiye’de seçilmiş bir belediye başkanının görevi ancak ve ancak yargı kararı ile son bulur. Konuya ilişkin anayasal ve yasal normumuz budur ve yine bu düzenlemeler çerçevesinde belediye başkanları adil bir yargılamanın gereği olarak haklarında yürütülmekte olan bir yargılama nedeniyle yürütmenin yetkili organlarınca görevlerinden uzaklaştırılabilirler.”
“Türkiye’ye karşı uygulanan çifte standart”
Komisyon raporunda, “Mazbatası verilmeyen belediye başkanlarını tanıyın.” ifadesinin kullanıldığına işaret eden Büyükakın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Görevden alınan belediye başkanları hakkında ne yapılması gerektiği söyleniyor. Belediye kanununda değişiklik yapılması öneriliyor. Bu şekilde tavsiye kararı alınması açıkça özerklik şartının çizdiği çerçeveye aykırıdır. Avrupa özerklik şartının gereklilikleri apaçık ortadayken, genişletici yorumlar yaparak Türkiye’nin anayasal ve yasal düzenlemelerinin bir gereği olarak yargı organları ve yürütme organları tarafından alınan kararların meşruiyetini tartışmak, en yumuşak ifadeyle özerklik şartının çizdiği çerçeveye aykırıdır. Keşke elimizde bu yaklaşımın art niyetli olmadığını düşünmemize sebep olacak somut veriler olsaydı. Ne var ki Avrupa Konseyinin, farklı ülkelerdeki benzer vakalara ilişkin yaklaşımındaki farklı tutumlar, bizi Türkiye’ye karşı uygulanan çifte standart konusunda endişeye sevk etmektedir.”
Çifte standart yapıldığını belirten ve bu kaygılara ilişkin somut örnekler vererek konuşmasını sürdüren Büyükakın, komite üyelerine Katalan Parlamentosunun 2017’de bağımsızlık referandumu yapmasının öncesinde ve sonrasında yaşanan olaylarla ilgili Avrupa Komisyonunun tavrını hatırlatmak istediğini bildirdi.
Büyükakın, Katalonya Özerk Hükümeti Başkan Yardımcısı Oriol Junqueras’ın tutuklandığını, milletvekilliğinin yüksek mahkeme tarafından askıya alındığını kaydetti.
Referandum sanıklarından bazılarının Nisan ve Mayıs 2019’da yapılan seçimlere girdiğini aktaran Büyükakın, “Seçimleri kazandılar ve mazbatalarını aldılar ancak bir milletvekili ve senatörün hakları donduruldu. Şimdi size Avrupa Komisyonunun Türkiye’ye karşı tavrıyla İspanya’ya karşı tavrı arasındaki farkı apaçık göstereceğim. Avrupa Komisyon Başkanı Jean Claude Junker konuya ilişkin değerlendirmesinde, referandumun İspanya yasalarına aykırı ve İspanya’nın iç işleriyle ilgili olduğunu söyledi. Junker, bu objektif değerlendirmenin ötesine de geçerek eğer referandum İspanya anayasasına göre yasal olsaydı bu topraklar Avrupa Birliği dışına çıkardı diyerek subjektif bir değerlendirmede de bulundu.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye Cumhuriyeti bağımsız ve egemen bir devlettir”
Büyükakın, İspanya ve Türkiye’ye karşı geliştirilen tavrın farklılığını ve çifte standardı gözler önüne serdiğini vurguladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız ve egemen bir devlet olduğuna dikkati çeken Büyükakın, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“İmzaladığımız uluslararası anlaşmalar, anayasamız gereği bağlayıcıdır. Avrupa özerklik şartının imzaladığımız ve imzalamadığımız maddeleri bellidir. Özerklik şartının çizdiği çerçevenin dışına çıkılarak yetkili yargı ve yürütme organları tarafından anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı kalınarak alınan kararların meşruiyetinin tartışılması asla kabul edilemez. Junker’ın ifade ediş şekliyle söylersek bu Türkiye’nin iç işleriyle ilgilidir. Türkiye söz konusu olduğunda standartları değiştirmekten vazgeçilmelidir. Sonuç olarak heyet üyelerine raporun kabulünün özerklik şartına aykırı olduğunu bir kez daha hatırlatır, çifte standart anlamına gelecek olan bu rapora ret oyu vermelerini istiyoruz.”
Fransız temsilcinin talebi Büyükakın’ın itirazı üzerine gündeme alınmadı
Başkan Büyükakın ayrıca, toplantıda Türkiye’deki cezaevlerinde terör örgütlerinin talimatıyla ölüm orucu eylemi başlatan bazı tutuklu avukatların desteklenmesi çağrısı yapan Fransız temsilciye, “Bu konu yerel ve bölgesel yönetimler kongresinin gündemine alınabilecek bir konu değildir. Bu Parlamenter Asamblesinin gündemine alınarak görüşülebilecek bir konudur. Değerli Başkanımızdan bu konuyu gündeme almamasını rica ediyorum ancak bir şekilde ifade edildiği ve değinildiği için ben de düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. DHKP/C isimli bir terör örgütü adliyeye yapmış olduğu bir baskında bir savcımızı odasında basarak ve rehin alarak şehit ettiler. Söz konusu avukatlar terör örgütüne üye oldukları sıfatıyla ve o örgüte bilgiler ilettikleri, kuryelik yaptıklarıyla birlikte örgütle aralarındaki irtibatı sağladıkları gerekçesiyle Türk yargı organlarının yapmış olduğu yargılama sonucunda cezaya çarptırılmışlardır. Bu hususu bilgilerinize iletiyorum. Yerel ve bölgesel kongrenin gündeminde bu konunun tartışılmasının doğru olmadığını hatırlatmak istiyorum.” karşılığını verdi.
Kongreye katılan Fransız temsilcisinin bu talebi, Büyükakın’ın itirazı ve konuşması üzerine gündeme alınmadı.