Bakan Turhan: Kanal İstanbul Projesi’ni 2026 gibi tamamlamış olacağız
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan, “Kanal İstanbul’a 2020’de kazmayı vurursak, projeyi 2025 sonu 2026 gibi tamamlamış olacağız.” dedi.
Kanal İstanbul’a neden ihtiyaç duyulduğuna açıklık getiren Turhan, İstanbul Boğazı’nın uluslararası deniz taşımacılığında kullanılan bir su yolu olduğunu ve çok yoğun deniz trafiğine maruz kaldığını söyledi.
Turhan, bu su yolunun yatay olarak İstanbul’un her iki yakasında oturan vatandaşlarca sabah ve akşam saatlerinde çok yoğun olarak kullanıldığını, buradaki 57 iskeleden Boğaz’ın her iki yakasında deniz taşımacılığı amacıyla yararlanıldığını bildirdi.
İstanbul’un turizm açısından önemine dikkati çeken Turhan, kente gelen yerli ve yabancı turistler için yapılan Boğaz turu amaçlı deniz trafiğinin de yoğun olduğunu dile getirdi.
Turhan, “Böyle bir ortamda, giderek artan ticari taşımacılıkla Boğaz’ın deniz trafiği için dünyanın en riskli geçiş yollarından biri olması İstanbul Boğazı’nda yaşayan insanların hayatını tehdit ediyor. Birinci nedenimiz bu. Yani Boğaz ve çevresinde yaşayan insanların hayatı risk altında. İkincisi, İstanbul’u İstanbul yapan Boğaz sahillerinde yer alan tarihi eserler. Bu eserler insanlığın malı. İstanbul pek çok medeniyete beşiklik yapmış, bunların hepsinin izleri, eserleri var. Bizim milletimizin de 800 yıla varan tarihi değerleri var. Hepsini korumak ve saklamak istiyoruz. Geçmiş insanlığın mirası olan bu eserleri gelecekteki nesillerin emaneti olarak görüyoruz, bunları kollamamız ve korumamız lazım. Bunları tehdit eden riskleri azaltmamız gerekiyor. Bu su yolunu kapatamıyoruz ancak kullananların uyması gereken kuralları koyuyoruz, şartları belirliyoruz.” diye konuştu.
“Geçen gemi sayısı azaldı, yük miktarı arttı”
Turhan, Boğaz trafiğine yönelik bilgisi olmayanların “Kanalın yapılmasına gerek yok, zaten bedava geçiş yapılan su yolu varken neden yeni kanal kullanılsın” yönünde eleştirilerde bulunduğunu hatırlatarak, Boğaz trafiğine ilişkin verileri paylaştı.
Son 15 yılda İstanbul Boğazı’ndan geçiş yapan gemilerin sayısının yıllık ortalama 48 bin 296 olduğunu belirten Turhan, şöyle konuştu:
“Bu rakam, zaman zaman 50 binin üzerine çıktı. Son 5 yılın ortalaması 42 bin 258. Düşmüş ve giderek düşüyor rakamlar. ‘Demek ki Boğaz kullanılmıyor’ gibi bir anlayışla bu rakamları söyleyenler, kendi tezlerini güçlendirmek için bunu kullanıyor ama gerçekler böyle değil. Son 3 yıl ortalaması da 41 bin 731 ama 2005, 2006 ve 2007 yıllarının ortalaması 55 bin 426. Çok yüksek bir rakam. Son üç yıl ortalaması 41 bin ve 2019 yılında 41 bin 112 geçiş olmuş. Bu rakamlar İstanbul Boğazı’nı kullanan, uğraksız olarak transit geçen deniz trafiği, şehir içi trafiği değil. O da her geçen gün artıyor. Gemi geçiş rakamlarında son 15 yılda yüzde 25’lik azalma olduğunu görüyoruz. Yani 48 bin 296’dan 41 binlere düşmüş ama bu gemilerin taşıdığı yük miktarında yüzde 53’lük artış var. İşte bizi de en fazla korkutan, ürküten geçen yükün miktarı ve geçen yükün içindeki tehlikeli madde miktarı. LNG, doğal gaz, kimyasal madde, petrol, patlayıcı madde taşıyor. 10 yıl önce geçen yükün yüzde 25’iydi tehlikeli madde miktarı, şimdi bu yüzde 35’in üzerine çıktı. Tehlikeli madde miktarında yüzde 11’lik artış var ve bu giderek artıyor.”
Turhan, geçmişte Boğaz’da tehlikeli madde taşıyan bir geminin yaptığı kazayı anımsatarak, bu kazanın Boğaz’ın çıkış noktasında olmasının, olayın sadece maddi hasarla atlatılmasını sağladığını söyledi. Bu geminin 1 kilometre daha Boğaz’ın içinde olması halinde, Karaköy, Moda, Sirkeci ve Beşiktaş civarındaki evlerin tamamında hasar olacağını ve ölümlü bir kazanın meydana gelebileceğine dikkati çeken Turhan, “Başka bir risk daha var, Boğaz’ın güney tarafında yani Marmara Denizi’ne yakın yerdeki Boğaz trafiğinin riski. Bunu Boğaz’ı geçen gemileri kullanan kaptanlar söylüyor, en riskli yer Sarıyer ile Marmara Denizi arasındaki kıvrımlarda, bizim tabirimizle keskin virajlarda. Bu keskin virajları geçmişte 50-100-150 metrelik araçlar manevra rahatlığında geçerken şimdi 200-250-300 metre ağır yük taşıyan araçlar bu manevraları yapmak zorunda kalıyor.” ifadelerini kullandı.
“Amacımız deniz trafiğinin güvenli ve emniyetli sağlanması”
Özellikle son yıllarda İstanbul Boğazı’nı kullanan araçların geçişinde birtakım sınırlamalar getirdiklerini anlatan Turhan, riskli boyuttaki yük ya da gemilerin trafik ve hava şartlarının uygun olduğu zamanda geçişlerine izin verdiklerini dile getirdi. Turhan, “Bizim buradaki maksadımız ‘deli dumrul muhasebesi’ yapmak değil. Benim köprümden geçersen 1 dolar geçmezsen 2 dolar gibi bir niyetimiz yok. Kanal İstanbul Projesi’nde amacımız, ülkemizde deniz trafiğinin güvenli ve emniyetli sağlanması, insanların, değerlerin korunmasıdır. Amacımızın bu trafikten para kazanalım, bunu gelire, kara döndürelim değil., İstanbul Boğazı’nın güvenliğini giderek artan risklerini azaltmak.” diye konuştu.
Projenin hazırlık aşamasında uluslararası denizcilik konusunda uzman bir Hollanda firmasına Boğaz trafiğinde gelecek dönemde olacak artışa ilişkin bir rapor hazırlattıklarının bilgisini veren Turhan, ilgili fizibilite raporlarının hazırlandığını aktardı.
Turhan, İstanbul Havalimanı’nın da Atatürk Havalimanı’nın ihtiyaçları karşılamaması gerekçesiyle yapıldığını anımsatarak, şunları kaydetti:
“İstanbul Havalimanı’na uçuş izni isteyen ülkelere biz hayır diyorduk. Onlar da bizim bazı taleplerimize mütekabiliyet esası gereği hayır diyorlardı. Bizim kaybımız oluyordu. Örneğin Çin’e hayır diyorduk. Çin son yıllarda çok hızlı gelişen bir ülke, İstanbul Havalimanı’na uçmak istiyordu. Ülkemiz bulunduğu konum itibarıyla Afrika, Asya, Avrupa kıtalarının tam kalbinde bulunuyor. Coğrafi avantajlarımızı ülkemiz için ekonomik büyüklüğe, gelire dönüştürmek istiyoruz. Biz ülkemizi bir lojistik üs yapmak, uluslararası ticarette bir köprü, bir kavşak olarak kullanılmasını istiyoruz.”
Uluslararası 7 kara yolu ve 5 demir yolunun Türkiye’den geçtiğini bildiren Turhan, bu yolların ulaşım standardının yükseltilmesi halinde gelire ve ticaret yapılan ülkelerle olan diplomatik ilişkilere olumlu yansıyacağını ifade etti. Turhan, “Örneğin Orta Asya ülkelerinin Avrupa’ya, Afrika’ya yapacağı ticarette geçiş yollarını onlara yasaklasam, onlara kota koysam, bizim de onların da zararına olur. Biz de Orta Asya’ya mal satmak istiyoruz. Ticaretimiz Orta Asya’ya, Güney Asya’ya, doğru kayıyor. Karşılıklı olarak kazan-kazan, çıkarları koruma anlayışıyla bunu yapıyoruz. Kanal İstanbul bu manada çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
“Amacımız yeni bir su yolu kapasitesi oluşturmak”
Turhan, ulaşımda yeterli kapasite sağlanmadığı durumlarda ticarette önemli kayıplar yaşandığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Biz kimseyi boşuna bekletmiyoruz. 25 bin yıllık geçiş kapasitesi olan bir su yolundan takip mesafesini kısaltarak 41 bin geçiriyoruz. Atatürk Havalimanı’nda da bunu yapıyorduk. 1200 olan iniş kalkış kapasitesini uçakların seyir iniş kalkış arasındaki sınırları son limitinde kullanarak 1400’lere 1500’lere çıkarıyorduk. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü niye yaptık. İstanbul Boğazı’ndan gerek bizim nakliyecilerimize gerekse Orta Doğu’dan, Kafkasya’dan, Orta Asya’dan Güney Asya’dan Avrupa’ya gidip gelenlere sabah 06.00 ile 10.00, akşam 16.00 ile gece 22.00 arası ‘Dur kardeşim geçemezsin’ diyoruz. Adamlar zulüm çekiyor, gelir kaybı oluyordu.”
Bakan Turhan, “Bizim amacımız burada bu koridoru, bu suyu yolunu kullanan insanların emniyetli ve güvenli bir şekilde geçebileceği yeni bir su yolu kapasitesi oluşturmak. Yapacağımız yeni kanalın geçiş kapasitesi Boğaz’ın 2,5 katının üstünde 3 katına yakın olacak.” ifadelerini kullandı.
“Kanal İstanbul’dan günde 185 gemi geçirebileceğiz”
Kanal İstanbul’un geometrik şartlarının Boğaz’a göre daha yüksek standartlı olduğunu ifade eden Turhan, “İstanbul Boğazı’nda 13 adet doğal kıvrım var. Buradaki kıvrımları düzeltmek için Aşiyan ve Kanlıca’yı kesmeye kalksak İstanbul Boğazı’nın doğal güzelliği gidecek.” diye konuştu.
Turhan, Kanal İstanbul’un keskin virajlarının olmayacağına işaret ederek, geçiş yolunun etrafındaki ışıklandırmalarla burasının daha güvenli yapılacağını söyledi.
Kanalın deniz trafiğinde riskleri daha az bir yol olacağını vurgulayan Turhan, şöyle konuştu:
“Buradan geçişlerde römorkör hizmeti de vereceğiz. Bu hizmeti kullanma şartı koyacağız. Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne dahil değil. Burası bizim yaptığımız bir yol. Otoyol standardındaki Kanal İstanbul’dan güvenli şekilde günde 185 gemi geçirebileceğiz. Şu anda İstanbul Boğazı’ndan 118-125 gemi geçirebiliyoruz. Zaman zaman şehir içi trafiğimizden dolayı kesintiye uğratıyoruz. İstanbul Boğazı’ndaki geçiş yolu standardı eski yol gibi, yeni yapacak olduğumuz kanalın standardı da otoyol gibi. Buradan hızlı, güvenli ve çok daha fazla araç geçirme imkanlarımız olacak.”
Kanal İstanbul’da gemilerle haberleşen sistemler olacak
Turhan, kanalın etrafında deniz trafiğini kontrol eden, devamlı gemilerle haberleşen sistemler olacağı bilgisini vererek, buraya yapılacak sistemle sis olduğunda kanalın aydınlatma kapasitesinin artacağını ve yüksek standartlı deniz ulaşımına hizmet edileceğini dile getirdi.
İnsanların riskli yoldan gitmek yerine paralı ve daha güvenli yolu tercih ettiğini vurgulayan Turhan, “Biz İstanbul’dan Ankara’ya giden insanları paralı yolda zorluyor muyuz? Hayır ama insanlar paralı yolu kullanıyor, hatta birincisi yetmedi ikincisi olan Kuzey Marmara Otoyolu’nu yapıyoruz. Burada da insanlar riskli yoldan geçmek yerine daha güvenli yolu tercih edecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Turhan, deniz kazalarında çevreye verilen zararlardan kaynaklı ağır tazminatlar olduğunu hatırlattı. Kanalın önemine dikkati çeken Turhan, “İstanbulluyu, İstanbul’da yaşayan herkesi korumak için oturup dua etmek yeterli değil, tedbir alınması gerekiyor. Bu tedbirin gereği de Kanal İstanbul’un devreye alınması.” ifadelerini kullandı.
Kanal İstanbul’un ücretine ilişkin soru üzerine Turhan, bu hizmetten faydalanacak kişilerden makul ölçüde ücret alınacağını bildirdi.
“Gelirden daha önemli bir itibar meselesi”
Turhan, bir günlük deniz aracı kirasının 50 bin dolar ile 120 bin dolar arasında değişiklik gösterdiğini belirterek, araçların özelliğine ve büyüklüğüne göre bekleme süresinin de değiştiğini anlattı.
Projenin fizibilite çalışmasının yapıldığını ve sonuca göre yatırım yapılmaya karar verildiğini vurgulayan Turhan, şunları kaydetti:
“Hesaplarımıza göre Kanal İstanbul’dan geçecek gemilerden alacağımız para asgari yıllık net 1 milyar dolar civarında. Kanaldan 2035’te geçen araç sayısı 50 bini bulacak. 2050’de bu rakam 70 binlere tırmanacak ve 2070’lerde 80 binin üzerinde olacak. Raporda bize verilen 86 bindir, 2050’de de 78 bindir. 68 bin kapasiteli kanaldan 50 bin gemi geçtiğinde yıllık 5 milyar dolar gelirimiz olacak, bu rakamlara gelecekte ulaşacağız. Bunları çocuklarımız görecek. Biz bu rakamlara yaklaştığımızı düşünürsek bu kanalı yaptığımızda 2070-2080’lere kadar olan talebi, giderek artacak olan bu bölgedeki dünya ticaretinin yük naklinde kullanılan deniz yolunda ihtiyaçları karşılamış olacağız. Bu, ülkemiz için gelirden çok daha önemli bir itibar meselesidir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, İstanbulluların bütün sorunlarını çözmüş, onların dertleriyle dertlenmiş ancak o zamanki yetki ve sorumluluklarının içinde bulunmayan Boğaz’daki trafik risklerini yaşamış, bundan İstanbul’un ne ölçüde tehdit altında olduğunu hayal etmiş bir kişi olarak “Benim hayalim ve çılgın projem” dediği Kanal İstanbul ile ilgili talimatını kendilerine 2008’de verdiğini ifade eden Turhan, o dönemde Binali Yıldırım’ın Ulaştırma Bakanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğunu hatırlattı.
Turhan, Erdoğan’dan İstanbul Boğazı’na alternatif bir deniz yolu geçişi için güzergah etütlerini araştırma talimatı aldıklarını, Karayolları Genel Müdürü iken çok gizli olarak Kuzey Marmara Otoyolu’nun etütlerini yapıyormuş gibi kanal etütleri yaptıklarını, özel sektörle paylaşmadan, o dönem İstanbul Bölge Müdürlüğünde çalışan proje baş mühendisi Metin Küçükoğlu’na yürütmesi için bu görevi verdiklerini anlattı.
Kanal İstanbul’un alternatif koridorları
Proje için önce 3 boyutlu haritalar üzerinde çalışıldığını ve 5 koridor belirlendiğini vurgulayan Turhan, bu çalışmaların Binali Yıldırım aracılığıyla Recep Tayyip Erdoğan’a iletildiğini söyledi.
Turhan, 2011 yılından çok önce İstanbul’un batısında İstanbul Boğazı’nın trafiğini en güvenli, en rahat ve en kısa mesafede geçecek koridorları tespit ettiklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Birinci koridorumuz Silivri-Karacaköy Koridoru. İlk olarak İstanbul’dan uzaklaşılsın, buradaki deniz trafiğini Çanakkale Boğazı’na geçtiği için çıkış ağzı olan Çanakkale’ye yakın olsun istedik. Kullanıcılar burayı kendileri tercih etsin dedik. Burada arazinin topoğrafyası böyle bir güzergahı yapabilme imkanı veriyordu. İkinci koridorumuz, Silivri-Durusu hattı. Üçüncü koridorumuz, Büyükçekmece-Durusu hattı. Dördüncü koridorumuz Küçükçekmece-Durusu hattı. Beşinci koridorumuz Küçükçekmece-Ağaçlı hattı. 64 kilometrelik birinci koridor, İstanbul’un ve İstanbul çevresindeki alanlarının su kaynaklarının etkileşimi bakımından Istranca sularını, Büyükçekmece göl havzasının yüzde 50’sini götürüyordu. İkinci koridor, 44 kilometre ve yapım maliyeti düşük olmasına rağmen Büyükçekmece Gölü’nün yüzde 70’inin suyunu kesiyordu. Üçüncü koridor, Büyükçekmece Gölü’nün tamamını yok ediyordu. 44 kilometre ve yapım maliyeti çok düşüktü. En kısa mesafe 36 kilometre ile Küçükçekmece-Ağaçlı hattı. Ağaçlı da Devlet Su İşlerinin yeni yapmayı planladığı Pirinçli Köy Barajı’nı ve Alibeyköy Barajı’nın da yüzde 70’ini devre dışı bırakıyordu. Sazlıdere Barajı’nın bir kısmını ve Şamlar Bendi’ni de götürüyordu. Biz burayı da seçmedik. Küçükçekmece-Durusu hattı, ormana ve su kaynaklarına en az zarar veren koridor oldu. Bu koridor 2010’lu yıllarda belirlendi. Bu güzergah, belirlediğimiz kriterler üzerinden diğer güzergahlara göre faydası fazla, çevreye zararı en az, yapım maliyeti en düşük olan bir mühendislik optimizasyonu ile verilen bir karar sonucu çıkmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’a bu çalışmalarımızı sununca ‘Bunu yapalım’ dedi.”
“Kanal İstanbul’un kentsel dönüşüme katkısı olacak”
Turhan, kararın verilmesinin ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bilgilerin verildiğini söyledi.
O dönemde yeni havalimanının da yerinin belli olduğunu, İstanbul’daki deprem riski nedeniyle bu bölgede 150 milyon metrekarelik bir yapı rezerv alanı belirlendiğini hatırlatan Turhan, bu kanalla birlikte deniz trafiği sorununun bertaraf edeceğini dile getirdi.
Turhan, deprem riski altında olan ve mevcut imar şartları altında evini bırakıp gitmek istemeyenlere cazip gelecek bir alan olarak burada bir yer sunduklarını da bildirdi.
Kentsel dönüşüm projesi ve Kanal İstanbul Projesi ile İstanbul’un marka değerini artıracak, akıllı ve yeşil yeni bir şehirle bunu taçlandırmak istediklerini vurgulayan Turhan, Recep Tayyip Erdoğan’ın bunun için o dönem Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Erdoğan Bayraktar’a talimat verdiğini anlattı.
Turhan, kanalın Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak Altınşehir’den Sazlıbosna Köyü, Baklalı ve Durusu’dan sonra Karadeniz’e ulaştığı bilgisini verdi.
Bu bölgede Şahintepe Mahallesi’ndeki binaların tamamının depreme karşı riskli olduğuna dikkati çeken Turhan, binaların imarsız alanlarda yapıldığını ve vatandaşların 30-40 yıldan bu yana burada yaşadığını ifade etti.
Turhan, kanalın etrafındaki bu alanların rehabilite edilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Kentsel dönüşümle vatandaşlarımıza haklarını vereceğiz, isteyene parasını, isteyene bu bölgede yapacağımız yerlerden bina vereceğiz. Tercihleri kendilerine sunacağız. Bu projenin kentsel dönüşüme böyle bir katkısı da olacak.”
Karadeniz’in çıkış ağzında büyük bir lojistik limanın yapılacağı bilgisini paylaşan Turhan, buradan çıkacak kazının yüzde 85’inin dolguda kullanılacağını aktardı.
Turhan, “Kanaldan çıkarılacak kazıyı Durusu Gölü ve Karadeniz arasındaki falezlerde dolgu olarak kullanacağız. Oluşan alanı mesire yeri yapacağız.” dedi.
“Yapım maliyeti toplam 15 milyar dolar”
“Milli menfaatler söz konusu olunca herkes esas duruşa geçecek, yerini, yetkisini, sorumluluğunu bilecek, çalışacak, millete hizmet edecek.” diye konuşan Turhan, Kanal İstanbul’un projelendirilmesinden sonra yapım maliyetini toplam 15 milyar dolar, inşaat maliyetini 10 milyar dolar olarak belirlediklerini dile getirdi.
Turhan, Kuzey Marmara Otoyolu 7. kesiminde Hasdal, Hadımköy, Başakşehir, Bahçeşehir, Esenyurt’u bağlayacak yolun ihalesine gelecek ay çıkacaklarını bildirdi.
“Projeyi 2025 sonu 2026 gibi tamamlamış olacağız”
Bakan Turhan “Kanal İstanbul’a 2020’de kazmayı vurursak, projeyi 2025 sonu 2026 gibi tamamlamış olacağız. Kanal İstanbul Projesi ile Hollandalı, Belçikalı, Fransız firmalar ilgileniyor. Hepsi bu işlerde uzman firmalar.” dedi.